- istemeden
- ирексездән
Türkçe-Tatarca sözlük. 2013.
Türkçe-Tatarca sözlük. 2013.
bulaşmak — nsz 1) Bir nesne, üzerine sürülen bir şey yüzünden kirlenmek Tabak bulaştı. 2) e İstenilmeyen bir madde bir şeye sürülmek Yüzüne gözüne yer yer kepek bulaşmıştı. S. F. Abasıyanık 3) e Hastalık geçmek, sirayet etmek Çocuğa suçiçeği bulaşmış. 4) e… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ergenlik — is., ği 1) Cinsel organların fizyolojik gelişmesiyle başlayan, büluğa ermişlikle yetişkinlik arasındaki dönem, yeni yetmelik Amcası ona, çocukluk günlerinde de ergenliğinde de istemeden vermiştir. T. Buğra 2) Çocukluk çağından yetişkinlik çağına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
maksatsız — sf. 1) Bir amacı olmayan 2) zf., mec. Bilmeden, istemeden, kasıtsız olarak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ton — 1. is., Fr. tonne 1) Bir metreküp hacminde ve + 4 °C deki arı suyun ağırlığı 2) Bin kilogramlık ağırlık birimi 2. is., müz., Fr. ton 1) İnsan veya çalgı sesinin yükseklik, alçaklık derecesi Sesinin tonunda siteminin şiddetini azaltan bir yumuşama … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalanlamak — i Haber veya sözün gerçek olmadığını bildirmek, yalan olduğunu açıklamak, tekzip etmek İstemeden o romantik âşığın yarattığı imajı yalanladılar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kredi açmak — 1) (birine) birine peşin para istemeden belirli bir ölçüye kadar mal vermeyi kabul etmek 2) (birine) ödünç para vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tedavi etmek — 1) ilaçla iyileştirmek, sağaltmak 2) mec. düzeltmek Artık geri dönmek, istemeden açtığım yarayı tedavi etmek zamanı gelmişti. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi geçmek — 1) istemeden kısa bir süre uyuyuvermek Hanife kadın hastalandı, şimdi o gelinceye kadar işlerini ben yapıyorum, çamaşır yıkadım da yorulmuşum, şöyle içim geçmiş. R. H. Karay 2) bir işe yaramaz duruma gelmek 3) yaşlılıktan, güçsüzlükten isteksiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzından çıkmak — bir sözü istemeden, farkına varmadan söylemek, söylemiş bulunmak Bir kez ağzımdan çıktı, o fiyata vereceğim … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü gitmek — (bir şeye) bir şeyi istemeden görmek, elinde olmayarak bakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü ilişmek — birdenbire veya istemeden görmek Demin şu pencereden gözüm denize ilişince kendimi Roma ya giden bir vapurda sandım. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük